bugün
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek38
- iğrenç bir his tarif et26
- bi derdim var8
- anın görüntüsü8
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj14
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak15
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat8
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı15
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- sözlük kızlarının saç rengi17
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- budweiser11
- en yaşlı özelliğiniz26
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek20
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum19
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz21
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi22
- icardi190520
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi17
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün8
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek13
- yazarların ruh hali9
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
entry'ler (39)
yedi ölümcül günahtan biri olan aşırı düşünmek eyleminin dozunu kaçırdığım zaman sığındığım hissiyat. uzun zamandır takıntılı, her şeyi aşırı düşünen, gün içerisinde düşünmekten herhangi bir işine konsantre olamayan biriyim. hatta bu sebeple günlerce kendimi yatağa zincirlediğim zamanları anımsıyorum. böyle zamanlarda da uykunun geçici illüzyonun kollarına bırakıyorum kendimi. bir süreliğine de olsa düşünmeden, kafamda herhangi bir durumu bin farklı haliyle kurgulamadan vakit geçirebiliyor, takvim devirebiliyorum. bazen bu sedasyon haline kendimi öylesine kaptırıyorum ki günde 10-12 saat uyuduğum oluyor. sadece hatırlamamak uğruna kendimi zombiye çeviriyorum bir nevi. şu sıralar da bunu tekrardan yapmaya çok yakın hissediyorum. çünkü benden çok uzakta hissediyorum artık kendimi. amacımdan, mutluluk hissiyatının içimdeki o büyük boşluğa yerleştiğinde verdiği dinginlikten, bana hiçbir zaman hak görülmemiş sevgiden, gözlerimin içini parlatacak içten bir merhametten çok yoksunum. bunun sonu nereye gidecek bilmiyorum; fakat ben hayatımı beni esir almış bu döngü etrafında yaşamaktan çok yoruldum.
bu gece hiç yapmamam gereken bir şey yaptım. hayata retrospektif pencereden bakan biri olarak eski fotoğraflara, videolara, ses kayıtlarına göz attım. birkaç komik fotoğrafın belki yüzümü güldürür umuduyla hatırıma düşmesini istemiştim; fakat sadece yüzümü güldürmekle kalmadı. beslediğim o güzel duygulardan kırıntıların dahi kalmadığı gerçeğini vurdu yüzüme, paramparça etti beni. çok mutlu bir insanmışım, yaşamanın güzelliğinin farkında, keyifliymişim. eski beni çok özlüyorum.
bir süre hiçbir şeyi ciddiye alamayan, her şeyi dalgaya vuran kendimin evrildiği durumdur. şimdilerde ise ciddiyetsizliğe, kayıtsızlığa karşı aşırı bir öfkem var. etrafta olup biten o kadar şeye ses çıkarmadan, kanıksayarak, hiçbir konuda doğru düzgün fikir beyan etmeyip ot gibi yaşayarak takvim deviren insanlara karşı tahammülsüzleşmeye başladım. çünkü ülkede tek bir gün insanı strese sokmayacak, dert sahibi yapmayacak olay yaşanmıyor. kadın cinayetleri, bitmek bilmeyen mülteci sorunları, ekonomik buhran, intiharlar, hayvan katliamları.. hal böyleyken de her meseleyi mizah malzemesine çeviren biriyle benim gündemimin paralel olma durumu söz konusu değil. he belki kanada'da yaşayıp haberlerde çikolata çalmak için market basan sincap çetesini falan görüyorsanız siz trollük yapmaya devam edebilirsiniz.
kişi veya olay buna değmeyecek nitelikteyse asla dert olmaması gerekir. çünkü bazen sen ne kadar anlatırsan anlat, asla anlamayacak, seninle aynı düşünemeyecek, aynı dilde konuşmayacak, aynı hisleri beslemeyecek. bir süre sonra da, yavaş yavaş körelecek, unutulacak anılar için insan kendini bu denli büyük bir düşünce trafiği içerisine sokmamalı. çünkü zararlı, deliriyoruz falan.
her zaman olmasa da genelde hüsranla sonuçlanan eylem. kitaptaki atmosferin yakalanamayışı, olay örüntüsünün kopuk oluşu, karakterlerin zihinde tahayyül ediliş biçimi gibi birçok faktör genelde beklentiyi karşılayamadığı için okuyucuyu çok tatmin etmiyor. haliyle de kitaptan uyarlama filmlere karşı bir ön yargı oluşuyor. fakat her şeye rağmen uzun süredir görüşmediğim eski bir arkadaşla karşılaşmış, ayak üstü oturup bir iki çay içmişim gibi buruk ama öte yandan sevimli bir duygu karmaşası yaratır içimde.
idealize edilen personaların gerçeklikte hiçbir karşılığının olmadığı şuuruna erişmekte güçlük çeken manipülatif şahıslarla yaşadığım deneyimler sonucu artık hiç de hoş bakamıyorum. ne zaman enerjimi kendime yönlendirmeye, toksiklikten de uzaklaşmaya çalışsam, mutlaka böyle biriyle karşılaşıp alma-verme dengemin içine sıçıyorum. bu sadece duygusal boyutla da sınırlı kalmıyor, tüm yaşayışıma sirayet eden bir dengesizlik hayatımı altüst ediyor. uyandığım andan gece yatağa girdiğim ana kadar yaptığım eylemleri aslında normalde hiç yapmayacağım, hiç takınmayacağım tutumlarla sergilediğimi fark ediyorum. işin kötüsü, gelmekte olanı fark edip de hiçbir gard alamıyorum, çok zayıf anlarda yakalanıyorum sözlük.
cronos ve rhea'nın en büyük kızı olan hestiadır. olympians tanrı ve tanrıçaları arasındaki kaos ve beladan uzak, en tatlı, en melek gibi olandır. hiçbir zaman evlenmek istememiş, zeus'a sığınarak ona bu ayrıcalığı göstermesini talep etmiştir. zeus da çok sevdiği kardeşinin ricasını kırmayıp, sonsuza dek bekar olma arzusunu yerine getirmiştir. en büyük dileklerimizin paralel oluşu da yakınlık duymama neden olan bir başka faktör olabilir. (bkz: swh)
samuray kılıcıyla öldürülme korkum olmasa severek yapacağım eylemdir.
ne zaman birine dert anlatmaya yeltensem ''öf buna mı takılıyorsun, sal gitsin'' reaksiyonlarının geleceğini düşünüp kaçasım geliyor. nedendir bilinmez ama beterin beteri var felsefesiyle insanların kriz anlarını alternatif dertlerle yatıştırabileceğini düşünen, kendini arkadaş canlısı ilan eden bir güruh var. evet, beterin gerçekten beteri var, olduğunu ben de biliyorum fakat sırf sen bunu söyledin diye derdim birdenbire yok mu olmalı mesela şimdi? ya da böyle bir şeyi dert edindiğim için utanç mı duymalıyım? empati duygusundan mahrumsanız karşınızdaki kişiyi anlamaya çalışma niyetinde bulunmayın lütfen.
toplumsal bir obsesyon haline gelen evliliğin, tüm zorluklarına, zorunluluklarına ve aksiyonlarına rağmen doğru insanı bulduktan sonra sırtladığın her yükün ağırlığının hafifleyeceği ya da her şeyin sevgiyle çözümlenebileceği, çözümlenmediği noktada uğruna bir çocuk bile dünyaya getirilebileceği gibi sığırca bir argümanın kurbanlarından biri olmayı istemediğimdendir.
bir süre sonra doyumsuzluğa evrilen aşırı ve hızlı tüketim vebasını insanların hayatlarını hiç ederek iyileştirmeye çalışabileceği kanısında olan kişinin sarındığı durum.
scorpions - lonely nights
https://youtu.be/_Wm3ry8T7qI
https://youtu.be/_Wm3ry8T7qI
geçmişine sarılmaktan geleceğine kör olmuş ben için çok zor olan eylem.
sevdiğin şarkının televizyonda çıkmasını beklemek.
ben arçeliğin çeliğini gerçek sanıyordum ya. eve servis geleceği zaman yanlarında çeliği de getireceklerini düşünüp seviniyodum. belki benimle oynar diye.
eskiden meyveli yoğurtlarıyla aşk yaşıyordum.